Kıskançlık: Azı karar, çoğu ise çok zarar!
Yaşayan kişiye son derece acı veren kıskançlık, ona eşlik eden öfke, güvensizlik, utanç ve kendinden şüphe duyma gibi negatif duyguları da beraberinde getirdiği için çoğu zaman itiraf etmekten kaçındığımız ve bastırmaya çalıştığımız bir duygu. Teksas Üniversitesi psikoloji profesörü David Buss’ın yaptığı çalışmaya göre kişilerin kıskançlık duygularını bilerek bastırma sebeplerinden biri eşin, gördüğü değer açısından daha üst seviyede olması, bir diğeri de eşinin kendisini terk edeceğinden korkmasıdır. Kelime olarak kimi zaman imrenme durumları –"Sende olana sahip olmak istiyorum."- için de kullanılsa da ilişkide duyulan kıskançlığın asıl tanımı; "kişinin yaşadığı ilişkisini tehlikeye sokacak (ilişkinin bitmesi, sevgilisini/eşini kaybetme), romantik bir rakibe karşı duyulan duygusal reaksiyon" olarak yapılabilir. Kıskançlık her iki cins için aynı şekilde üzücü ve yıpratıcı olsa da erkeklerin kıskançlık duygularını tetikleyen daha çok cinsel unsur olurken kadın kıskançlığının altında duygusal yakınlaşma tehdidi oluyor.
Aslında kıskançlık son derece evrensel. Belli sınırlar dahilinde yaşandığı takdirde oldukça da normal ve insanı bir duygu. Hatta kimi araştırmacılara göre kıskançlık aşkın mevcut birkaç katmanından da biri. Bazı durumlarda bu negatif duygu pozitif sonuçlara da yol açabiliyor. Dozunda kıskançlık, kaybetme korkusunu gündeme getirdiği için eşlerin birbirlerine verdiği değerin bir ölçütü olarak algılanıyor. Zaten, aslında kıskançlık duygu olarak değil de meydana getirdiği yıkıcı davranışlardan dolayı tehlikeli bir hal alıyor. Özellikle erkek kıskançlığı çok daha tehlikeli olabiliyor. Nitekim, ülkemizde de yaşadığımız kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğu eş, erkek arkadaş, eski eş ya da eski erkek arkadaş tarafından gerçekleştiriliyor.
Kıskançlık doğuştan sahip olunan bir kişilik özelliği olarak görüldüğü gibi yaşanan bazı travmatik olaylar sonrası da kendini gösterebiliyor. Örneğin, erken yaşta sevgilisi tarafından aldatılan ve bununla baş edemeyen bir genç, yetişkin dönemlerinde yaşadığı ilişkilerinde kıskanç bir tutum geliştirebiliyor. Indiana Üniversitesi psikoloji profesörü Robert Rydell’in kıskançlığın kökenini araştırdığı çalışmasının sonucunda eşlerini kıskanan ve eşlerinden şüphe duyan kişilerin kendine güvensizlik ve kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu, benlik saygı seviyelerinin ise daha düşük olduğu görülmüştür.Kıskançlığın yarattığı bu sağlıksız durumla beraber çiftler birbirlerini istenmeyen bir şekilde kontrol ediyor, nerede olduklarını sürekli gözetliyor ve arkadaşlık ilişkilerine zarar verebiliyorlar.
Kıskançlığın uzun süreli ilişkilerde ortaya çıkmasının dinamiği biraz daha farklı. Uzun zaman beraber olan eşler bir müddet sonra birbirlerini umursamamaya başlıyor. Ta ki eşlerinin aklını başından alan "öteki" ortaya çıkana kadar... İşte bu noktada kıskançlık devreye giriyor ve yakın bir zamana kadar eşlerini tamamıyla görmezden gelen, ne yaparsa yapsın hiç umursamayan bu kişiler için eşleri ve eşleriyle olan ilişkileri bir anda vazgeçilmez hale geliyor. Bu da çok sağlıklı bir durum olmuyor tabii. Eşine sahip çıkma iç güdüsünde olan kişi kıskandığı rakibine benzemeye çalışarak onun özelliklerine sahip olmaya çalışıyor. Örneğin, eşinin kendini zayıf ve güzel vücutlu biriyle aldattığını öğrenen kadın ya da erkek kilo vermeye çalışarak vücuduna daha fazla özen göstermeye çalışıyor. Kısacası rakibine benzemeye çalışıyor. Daha da uç boyutlarda bu durum kişinin kimlik çatışması yaşamasına ve hatta depresyona girmesine dahi yol açıyor.
Sonuç olarak kıskançlık, kimi durumlarda ilişkileri besleyen bir güç olsa da belli sınırlar aşıldığında oldukça yıkıcı durumları da beraberinde getiriyor.
Teknolojinin son derece yoğun kullanıldığı modern çağımızda eşini sürekli kontrol etmek demek ciddi bir zaman kaybı ve stres yükünün altına girmek demek. Zamanımızda eşler aynı odada otururken bile ellerindeki telefonla başka kişilerle yazışıp birbirlerini aldatabiliyorlar. Bu durumun kontrolü neredeyse hiç mümkün değil. İşte bu yüzden kıskançlığın yakıcı çemberinde kavrulmamak için tek çözüm kişinin sevdiğine/karısına/kocasına güvenmesi. Ya da eşi tarafından gerçekten aldatıldığını öğrendiğinde kıskançlıkla kendini tüketmek ya da kişiliğinden ödün vermek yerine bırakıp gidebilmesi. Aksi takdirde bu şekilde yaşanmaya devam edecek bir hayat her iki taraf için de cehennemden daha beter bir hal alacaktır. Hayat ise çok kısa...